Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.

BOYKOT AMA NASIL?

Ömer Yılmaz

|

25.08.2025

Kadim bir duruş olan, peygamberi bir eylem ve tavır olan, yaşadığı döneme tanıklık edenlerin gündemlerini meşgul eden onurlu bir duruş. İnsanlık ömrü kadar var olan/olacak bir eylem.

İnananlar için emredilen hayatın tamamını kuşatan itikadi bir gereklilik.

Bu bize iblisin şeytanlaşma sürecini ve Âdem’in ondan büsbütün uzak durması ve en büyük düşman olarak onu bilmesi gerektiği durumu hatırlatır. Bu duruş bize yerlerin ve göklerin yegâne hâkimi olan Allah tarafından emredilmiştir. İnsanın en büyük düşmanı şeytandır.
“Ey Âdemoğlu! Şeytan’a kulluk etmeyin. O sizin açıkça düşmanınızdır” diye sizinle antlaşma yapmadım mı?1

Boykot; bir amaç uğruna bir veya daha fazla kişiyle bütün ilişkileri kesmenin onurlu bir şeklidir.

İnananlar en büyük düşmanlarına (şeytan) karşı, ondan ve ona giden bütün yollardan uzak durma adına bir eylem ortaya koyarlar. Bilinmesi ve asla unutulmaması gereken bu eylem peygamberi bir mirastır. Boykot bizleri sadece düşmana ait gıdaları tüketmemek adına sığ bir anlayışa götürmemelidir. Esasında peygamberler tarihinde boykotu en açık şekliyle görürüz.

‘Senden önce gönderdiğimiz her rasûle: “Şüphesiz ki benden başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. O hâlde yalnızca bana kulluk/ibadet edin.” diye vahyetmişizdir.’2

Bütün elçilerin görevi Allah’ın dışında insanlar üzerinde tahakküm kuran ve insanların hayatlarını nasıl yaşayacaklarına dair tasarruf hakkını ellerinde bulundurduklarını iddia ettikleri her şeyi reddetmek, kabul etmemek yani boykot etmektir.

Bir başka ayette ise şöyle ifade edilir;

İbrâhim, “öyleyse Allah’ı bırakıp da size ne fayda ne de zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptığınız bu şeylere de yuh olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?” dedi.3

Size ve sizin dayattığınız her şeye yuh olsun diyen İbrahim as döneminin en büyük boykotunu yapmıştır. Sadece düşmanı yuhalamakla kalmamış onlardan gelen, insanları sömüren zulüm düzenini de reddederek yuhalamış ve araya büyük bir mesafe koymuştur. Bu birkaç örnekten anlaşıldığına göre boykotu ilk başlatan Allah’ın bütün insanlığa gönderdiği elçilerdir. Boykot öncelikle Allah’ın yeryüzünde, insanların karanlıklardan aydınlığa çıkması için gönderdiği vahyi yok sayan sistemleri reddetmektir.

Bunlardan bazıları şöyledir; demokrasi, laiklik, kapitalizm, emperyalizm, komünizm, faşizm…

Adı İslam olmayan her sistem kurucuları tarafından Allah’a savaş açmak amacıyla yürürlüğü konmuştur. Kendilerini bu şekilde ifade etmeseler de.

Boykotun diğer bir yönü ise tüketime yönelik ürettikleri gıda vb. ürünleri almamak suretiyle güçlerini zayıflatmak ve insanları sömürecek, insanlara zulmedecek gücü kendilerinde bulamamalarını sağlamaktır. Düşmanın gücü kendisinden değil, bizlerin zayıflığından kaynaklanmaktadır. Zira onların semizleşmesine katkıda bulunanlar bu gücün oluşumuna gönüllü olarak katkıda bulunmuş demektir.

Boykotun diğer bir yönü ise medya üzerinden insanlara dayattıkları, örnek gösterdikleri hayatları konu alan dizi ve filmleri, insani değerlerin yerle bir edildiği gayri ahlaki programları kabul etmemek, tepki olarak izlememektir. Bugün yediden yetmişe birçok insanımızın ahlakını ve alışkanlıklarını, sevdiklerini ve sevmediklerini, dostlarını ve düşmanlarını, hayallerini ve arzularını dahası inancını veya küfrünü maalesef bu ekranlar besliyor! Oysa peygamber öğretisi olan boykotu bu yönüyle de uygulamak ve düşmanlarımız tarafından kurulan bu tuzağa düşmemek zorundayız.

Hülasa Allah ve Rasulünün belirlemediği her türlü yaşayış biçimini reddetmeli ve karşı gelerek boykot etmeliyiz. En büyük düşmanımız olan şeytan ve dostlarına La demeliyiz.

Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: "Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım."4

Buraya kadar boykotun itikadi yönünü ele aldık.

Boykotun tek yönlü olmadığını söylemiştik. Boykot edilen şey ne ise mutlaka alternatifi üretilmelidir. Üretil(e)meyen ürünü sınırlı seviyede boykot edebilirsiniz. Sürdürebilirliğini sağlamak için boykot edilenden daha kaliteli ve daha sağlam üretim yapmak durumundasınız. İhtiyaçları sınırlama ihtimaliniz olabilir fakat ihtiyaç duyulan şeyden tamamen uzun süreli uzak durmanız ancak alternatifi ile mümkün olur. Bu nedenle boykot çok yönlü ele alınmalıdır. Evlatlarımıza üretim yapmanın zorunluluğu anlatılmalıdır.

Boykot aynı zamanda Nebevi bir eğitim metodudur.

Tarihten bir örnekle görelim.

‘Tebük Gazvesinden geri kalan üç kişi hakkında Rasulullah’ın as Medinelilere verdiği boykot emridir. Halk, Rasulullah’ın as emrine büyük bir teslimiyet gösterdi. Medine bu üç kişi için adeta bir ölüler şehri oldu. Ne bir konuşan ne de sözlerine bir cevap vardı. Ka’b ra hadiseyi şöyle anlatıyor: ‘Rasulullah as halka Tebük Gazvesinden geri kalan, aralarında benimde bulunduğum üç kişiyle konuşmayı yasakladı. Halk bizimle konuşmaz oldu, adeta yabancılaştılar. Hatta yeryüzü bile değişmişti. Tanıdığım, gördüğüm yerler değildi oralar.’ ‘Ka’b sözlerine şöyle devam ediyor: ‘Nihayet Müslümanların boykotu benim için dayanılmaz bir işkence haline geldi. Artık dayanamadım, Ebu Katade’nin bahçe duvarına tırmandım. Katade, amcamın oğluydu. En çok onu severdim. Selam verdim. Allah’a yemin ederim ki selamımı almadı. Ona, ‘Ey Ebu Katade! Allah için söyle, sen benim Allah’ı ve Rasulünü as sevdiğimi bilmez misin?’ dedim. Sustu, konuşmadı. Tekrar sordum. Yine konuşmadı. Israr edince: Allah ve Rasulü as daha iyi bilir’ diye karşılık verdi. Gözlerim yaşlarla doldu tekrar duvarı tırmanarak geri döndüm…’5

Dünya ziynetinin Tebük Gazvesinden geri bıraktığı bu güzide insanlar, kendilerine karşı yapılan bu boykot sebebiyle nefislerini kınamış, dünya bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, hatalarını anlamalarını sağlamış ve büyük bir ders olmuştur.

Birde meselenin insani yönü var ki o da insan olmanın bir ölçüsüdür.

Bir insan düşünün hiçbir tarafı tutmayan etkisiz eleman olarak her iki yönlü ortak görüşte olsun. Böyle bir tip hayattaki varlığının bir emaresi olarak neyi iddia edebilir. Böyle bir kişiye ölü ve canlı arasındaki farkı soralım nasıl cevap vereceğini düşünürsünüz? Hayatta hiçbir işe yaramamak, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyememek, haklıya haklı, haksıza haksız diyememek ve bütün bu cereyan eden meselelere seyirci kalmak! Üstelik kendisini bu zulümden müstağni görmek! Böyle bir şey mümkün mü? Ortada bir zulüm var. İki türlü tavır alabilirsin. Ya bu zulme destek olursun ya da bu zulme engel olmaya çalışırsın. Zulme sessiz kalan ile zulmü yapan arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü her iki türlü zulüm gerçekleşir. Sessiz kalmanın getirdiği yıkım zulmü yapandan daha ağır ve zordur. Canlı yaşayan bir insan olmak hareket etmekle kendisini ifade edebilir. Aksi halde ölüden ne farkı vardır!

İşte boykot yaşıyor olmanın bir iz düşümüdür. Bende varım demenin dışa yansımasıdır. Boykot bir eylemdir. Boykot tavırdır zulme ve haksızlığa. Boykot dostu ve düşmanı ayıran bir ölçüdür. Boykot insan olmanın gereğidir. Boykot sessiz çığlıklara ses vermektir, can vermektir, güç vermektir. Boykot zalimin zulmüne karşı dur diyebilmektir. Boykot mazlumun ve mağdurun sesi olabilmektir…

‘Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır’6

Ömer Yılmaz | 25.08.2025